İnsan ne zaman ölmüş sayılır?
Yaşıyor musunuz? Yoksa yaşadığınızı mı zannediyorsunuz? Bu iki durumun farkında mısınız?
Gelin aşağıdaki soruları yanıtlayın. Hangi durumda olduğunuza karar verin.
-Sizi coşkulandıran duygularınız var mı?
-Heyecanlandıran hayalleriniz var mı?
-Sezgilerinize güveniyor musunuz?
-Sağlıklı hazlara sahip misiniz?
-Kendinizle barış içinde misiniz?
-Olaylara iyi tarafından bakabiliyor musunuz?
-Paylaşmaktan mutluluk duyuyor musunuz?
-Yaşamınızdan keş keleri söküp attınız mı?
-Doğayla baş başa olmaktan keyif alıyor musunuz?
-Hangi yaşta olursanız olun, üretkenliğiniz devam ediyor mu?
-Geleceğe umutla mı bakıyorsunuz?
Yukarıdaki sorunlara evet diyebiliyorsanız korkmayın. Dolu dolu yaşıyorsunuz. Eğer; -Eğer kendi kendinizle kavgalıysanız
-Olumsuz duygulardan çabuk yıkılıyorsanız
-Duygusuz olduğunuza inanıyorsanız
-Hayalleriniz yoksa
-Yaşam=iş diyorsanız
-Artık çok geç. Bundan sonra benden ne köy olur ne de kasaba olur diyorsanız.
-Doğa dediğin nedir? Hayvanlarda sevilir mi diyorsanız
-İnsan, özellikle çocuk sevgisinden yoksunsanız.
-Gelecek hakkında karamsarsanız. Siz pek yaşıyor sayılmazsınız. En azından içiniz ölü.
İç hayatı ölülerden oluşmuş bir dünya düşünüyorum da, herhalde şöyle bir manzarayla karşılaşırdık.
-Böyle bir dünyada yaşayanların her şeyi farklı olurdu.
-Çevrelerine hep olumsuzluk yayarlardı.
-Ne anlayışları olur, nede hoşgörüleri olurdu.
-Anlamaktan ve anlaşılmaktan nasiplerini almış olurlardı.
Kısacası çekilmez bir dünya olurlardı.
Hiç unutmuyorum. Eğitim Enstitüsü Ruh Sağlığı Bilgisi teksirlerimin birinci kağıdının birinci sayfasının birinci cümlesi aynen şöyleydi: “Saadet Sar’i derler.” Yani mutluluk bulaşıcıdır. Eh mutluluk bulaşıcı ise mutsuzlukta bulaşıcıdır. Siz siz olun karamsarlığı tiryakilik haline getirenlerden uzak durmaya çalışın. Zira atalarımız ne demiş? “Körle yatan, şaşı kalkar.”
-Sizi coşkulandıran duygularınız var mı?
-Heyecanlandıran hayalleriniz var mı?
-Sezgilerinize güveniyor musunuz?
-Sağlıklı hazlara sahip misiniz?
-Kendinizle barış içinde misiniz?
-Olaylara iyi tarafından bakabiliyor musunuz?
-Paylaşmaktan mutluluk duyuyor musunuz?
-Yaşamınızdan keş keleri söküp attınız mı?
-Doğayla baş başa olmaktan keyif alıyor musunuz?
-Hangi yaşta olursanız olun, üretkenliğiniz devam ediyor mu?
-Geleceğe umutla mı bakıyorsunuz?
Yukarıdaki sorunlara evet diyebiliyorsanız korkmayın. Dolu dolu yaşıyorsunuz. Eğer; -Eğer kendi kendinizle kavgalıysanız
-Olumsuz duygulardan çabuk yıkılıyorsanız
-Duygusuz olduğunuza inanıyorsanız
-Hayalleriniz yoksa
-Yaşam=iş diyorsanız
-Artık çok geç. Bundan sonra benden ne köy olur ne de kasaba olur diyorsanız.
-Doğa dediğin nedir? Hayvanlarda sevilir mi diyorsanız
-İnsan, özellikle çocuk sevgisinden yoksunsanız.
-Gelecek hakkında karamsarsanız. Siz pek yaşıyor sayılmazsınız. En azından içiniz ölü.
İç hayatı ölülerden oluşmuş bir dünya düşünüyorum da, herhalde şöyle bir manzarayla karşılaşırdık.
-Böyle bir dünyada yaşayanların her şeyi farklı olurdu.
-Çevrelerine hep olumsuzluk yayarlardı.
-Ne anlayışları olur, nede hoşgörüleri olurdu.
-Anlamaktan ve anlaşılmaktan nasiplerini almış olurlardı.
Kısacası çekilmez bir dünya olurlardı.
Hiç unutmuyorum. Eğitim Enstitüsü Ruh Sağlığı Bilgisi teksirlerimin birinci kağıdının birinci sayfasının birinci cümlesi aynen şöyleydi: “Saadet Sar’i derler.” Yani mutluluk bulaşıcıdır. Eh mutluluk bulaşıcı ise mutsuzlukta bulaşıcıdır. Siz siz olun karamsarlığı tiryakilik haline getirenlerden uzak durmaya çalışın. Zira atalarımız ne demiş? “Körle yatan, şaşı kalkar.”
ÖNE ÇIKANLAR
KÖŞE YAZARLARI
- İsmail Hakkı ÖZSARI
- İnsan ne zaman ölmüş sayılır?
- 29 Eylül 2017- 05:45:36
- Biga Doğuş
- MERDİVENLER HALA YAPILMADI
- 11 Şubat 2019- 18:25:48
- Nevzat Laleli
- EVLENMEDE AKIL ÖNCELİĞİ
- 3 Ekim 2017- 05:05:40
- Ahmet Güran
- HERKESE MERHABA
- 29 Eylül 2017- 06:45:52
- ERDEM KARAN
- DAVRANIŞ BİÇİMLERİ
- 3 Ekim 2017- 05:03:21
- MERYEM DOĞRUSOY
- SON YILLARDA POPÜLER OLAN AKDENİZ DİYETİ
- 3 Ekim 2017- 02:14:25