Biga Ziraat Odası Başkanı M. Güray Ergün, Büyükbaş hayvancılığın ayakta kalabilmesi, kırmızı et üretiminde sıkıntı yaşanmamasının ancak sütün istikrarlı ve güvenceli bir pazara sahip olmasıyla mümkün olacağını söyledi.
 
Ergün, düzenlediği basın toplantısında Tarım sektörünün genel değerlendirilmesini yaptı.
 
Biga Casagrande Oteli'nde düzenlenen toplantıda konuşan Ergün, tarımsal amaçlı kullanılan mazottan alınan KDV ve ÖTV’ nin bir an önce düşürülerek üreticilere bu zor günlerde bir nebze olsun destek olunması gerektiğini belirtti.
 
Ergün açıklamasına şu şekilde devam etti;
“Bilindiği gibi tarım stratejik bir sektördür, alternatifi yoktur, yaşamımız beslenmeye ve tarıma bağlıdır, bu bağın ne denli güçlü olduğunu dünyanın içinden geçtiği pandemi, savaş ortamı ve bunların doğurduğu gıda enflasyonu bize acı bir şekilde göstermektedir.  Bu yüzden tüm ülkeler tarımını desteklemekte, çiftçilerinin üretimde kalmaları için çaba harcamaktadır. Kısacası tarımı ve çiftçilerimizi desteklemek çoğu kişinin yanlış bildiği üzere yardım etmek değil, halkımızın karnını doyurmak için yapılan zorunlu bir uygulamadır. Sözlerime başlarken bunu özellikle vurgulamak istedim.
Bildiğiniz gibi hayvancılık sektörünün lokomotif ürünü süttür, Büyükbaş hayvancılığın ayakta kalabilmesi ve kırmızı et üretiminde sıkıntı yaşanmaması ancak sütün istikrarlı ve güvenceli bir pazara sahip olmasıyla mümkündür.2008 yılının süt hayvancılığı için ne kadar kötü bir yıl olduğunu sık sık hatırlatıyoruz. Zira yem fiyatları anormal şekilde artmış, süt fiyatları dibe vurmuş, üreticiler damızlıklarını kestirmiş, tüm bunların sonucunda et fiyatlarıda zirve yapmıştı. Ardından ithalat kapıları önce aralanmış, sonra da ardına kadar açılmıştı. Bu krizin ülkemize sadece ithalat maliyeti 9 milyar doları bulmuştur. Bu gün de aynı tablonun daha ağırıyla karşı karşıyayız; zira yemin çuvalı 300 TL’ yi geçti, süt yem paritesi birin altında; yani 1 litre süt ile 1 kilo yem dahi alamıyoruz.  Bu oranın en az 1,3 olması gerek, kısacası süt fiyatımızın en az 7 Lira 80 kuruş olması gerekiyor. Ancak verileceği açıklanan 1 liralık destekle ve geçtiğimiz günlerde açıklanan son fiyatla birlikte çiğ süt fiyatı 6 lira 70 Kuruş olarak ödenecek. Bu fiyat beklentimizin çok altında. Dileğimiz en kısa zamanda fiyat revize edilerek artırılmasıdır. Ayrıca Mart ayından başlayarak verileceği açıklanan litre başına 1 liralık destek gecikmeksizin ve her ay sonu ödenmelidir. Aylar sonra ödenecek destek şu an acil nakit ihtiyacı olan üreticimize hiç bir fayda sağlamayacaktır. Zira şu an üreticilerimiz, başta yem olmak üzere girdi maliyetlerini karşılayabilmek için her ay hayvanlarını kestirerek veya satmak zorunda kalarak hızla sektörden çıkmaktadır. Defalarca uyardık, yine uyarıyoruz “Bugün  üreticilerimizden esirgenen desteklerin çok daha fazlasını yarın ithalatla dış ülkelerin üreticilerine vermek zorunda kalacağız.Milyarlarca dolar harcanarak oluşturulan damızlıkların kesime verilmemesi, üretimi artırmak için verilen milyarlarca liralık desteklerin boşa gitmemesi, 2008 yılında yaşanan krizin tekrar yaşanmaması için, uyarılarımıza kulak verilmelidir. Toplantımızın Çiğ süt fiyatları ile ilgili bu kısmına son vermeden önce sizlerle ilginç bir veri paylaşmak istiyorum. Şu anda tarihimizde ilk defa süt veren büyükbaş bir hayvanı bir öğün beslemenin maliyeti orta halli normal bir bireyi beslemenin maliyetini geçmiş durumda; Bakınız normal süt veren bir hayvan bir öğünde 10 kg yem, 10 kg silaj, 3 kg arpa ezmesi, yeterince saman ya da kuru ot yediğinde bunun üreticiye maliyeti 100 TL’ yi buluyor. Biga’ da ortalama bir birey ortalama bir lokantaya gitse Köftesi, çorbası, tatlısı, salata ve içeceğini yese bu rakama ulaşamıyor. Kısacası artık ülkemizde süt hayvanı beslemek insan beslemek  daha masraflı hale geldi. Bu bizim masraflarımızın ne denli arttığını göstermesi açısından çok çarpıcı bir veri.  
Gübre fiyatlarında son günlerde yaşanan dalgalanmalar ise korkutucu boyutlara varmıştır; Konu ile ilgili 18 EKİM 2021 tarihinde yani 5 ay önce basın toplantısı yaparak uyarılarımızı yapmıştık, o günden bu güne yani 5 ayda  tarımsal üretimde önemli bir girdi kalemi olarak öne çıkan ve çiftçinin en çok kullandığı gübre çeşitlerinin fiyatını sizinle paylaşmak istiyorum;
-5 ay önce çuvalı 435 TL olan ÜRE gübresi %72 lik artışla bugün 750 TL ,
-220 TL olan amonyum sülfat (Şeker Gübresi) fiyatlarının ise yüzde 93’ lük bir artışla şimdilerde 425 TL seviyesine,
-Daha çok tabana atılan DAP gübresinin ise yüzde 133 lük bir fiyat artışıyla çuvalı 300 TL’ den  700 TL’ye çıkmıştır,
-Yine bir başka taban gübresi olan 3-15’ te  ise korkunç fiyat artışları yaşanmış,  5 ay önce 195 TL civarında olan fiyatlar % 270 oranında artarak 525 TL’ye kadar dayanmıştır.
-20-20 taban gübresinde de tablo çok farklı değildir; 5 ay önce 190 TL’lik fiyatın % 250 oranında artışla 475 TL’ ye çıktığını görmekteyiz.
Hepinizin bildiği gibi sürmeden biçmeye, ekimden sulamaya kadar her türlü tarla işleme faaliyetimizde yoğun biçimde mazot kullanmaktayız, sadece dün mazota gelen yaklaşık 2 TL’ lik zamla mazotun litresi 20 TL’ yi geçti. Yazlık mahsullerin ekim döneminin daha başındayız. Bir kaç ay sonra ise güzlüklerin biçimi başlayacak, arkadan ikinci ürünler devreye girecek. Bu şartlar altında arazi işleme faaliyetlerimizi yerine getirmemizin maliyeti giderek artıyor. Ürün fiyatlarının ise bu maliyetleri karşılayıp karşılamayacağını bilemiyoruz. Karşımızda büyük bir belirsizlik ve maliyet baskısı var. Bu belirsizlikleri gidermek adına Tarım Kredi Kooperatifleri’ nin bir an önce devreye girerek üreticimize uygun fiyat ve vadede mazot satışına başlaması gerekmektedir. Bunun yanısıra tarımsal amaçlı kullanılan mazottan alınan KDV ve ÖTV’ nin bir an önce düşürülerek üreticilerimize bu zor günlerde bir nebze olsun destek olunması gerekmektedir.
Dünya ve ülke tarımımızı ayakta tutan küçük aile işletmeleridir. Aile işletmesindekiler hayvanıyla, toprağıyla bir aidiyet duygusu yaşar, o kültürü nesilden nesile taşır. Bu birikimi, bu deneyimi kitaplardan öğrenemezsiniz. O nedenle Birleşmiş Milletler dahi 2014 yılını “Uluslararası Aile Tarımı Yılı” kısacası  “Aile Çiftçiliği Yılı”  ilan etmişti. Yeryüzünde tarımı gelişmiş hiç bir ülkede tarım yapan “Küçük Aile İşletmeleri” piyasanın acımasız çarklarına mahkûm edilmemiştir. Bu ülkelerde devlet her zaman Aile işletmeleri lehine pozitif bir ayrımcılık yapmaktadır. Çünkü bilinmektedir ki, “Tarım” ve “Aile İşletmeciliği”  demek yerinde istihdam ve şehirlere göçün önlenmesi’ demektir. Sürdürülebilir tarımın vazgeçilmez temel taşı olan aile işletmeciliğinde Türkiye’nin de kendi özgün modelini kurması ve desteklemesi gerekiyor. Sadece Şirketleşme ile sürdürülebilir tarım yapmak imkansız.
Pandemi, savaş ortamı ve bunların Dünya genelinde yarattığı enflasyonist ortam bize çok büyük dersler verdi. Paranız da olsa gücünüzü üretimden alamıyorsanız her türlü dayatmalara ve baskılara boyun eğmek zorunda kalabilirsiniz. Özellikle olağanüstü dönemlerde istediğiniz fiyatlarla değil dayatılan fiyatlarla ürün almak zorunda kalır, vatandaşımızın ihtiyacını ancak öyle karşılayabilirsiniz. Bu bilincin farkında olan odamız bu zor günlerde elinden geldiğince üyelerimizi desteklemektedir. Döviz artışından kaynaklanan fiyat karmaşalarının yaşandığı ve kimsenin mal satmaktan çekindiği hatta sakladığı dönemlerde her türlü riski alarak uygun fiyatlı mal satışına devam edip çiftçimizin zirai ilaç, tohum, sulama alet ekipmanı ve gübre ihtiyacını karşılamaya devam ettik, ediyoruz.  Finansal gücümüzü kullanarak ve önceden yaptığı tedariklerle çiftçimizin üretimde kalmasında en büyük destekçi olduk. Yaşanan bu olağan üstü ortamlarda Ankara’ da yoğun ziyaretler yaparak sesimizi Ziraat Odaları Birliğimiz başta olmak üzere milletvekillerimize, bakanlarımıza ve bürokratlarımıza duyurmaya çalıştık, bun da da başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Bu noktada bizlere her türlü desteği vererek her daim yanımızda olan Türkiya Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Sayın Şemsi Bayraktar’a  iktidarından muhalefetine tüm vekil ve bürokratlarımıza teşekkür ediyorum.
Sözlerime burada son verirken Dünyanın en pahalı girdileri ile tarım yapmak zorunda olan çiftçimizin karşılaştığı zorlukların giderek ağırlaştığını bir kere daha vurgulamak istiyorum. Geçmişte bir çok kez kamuoyuyla paylaştığımız ancak dikkate alınmayan uyarılarımız umarım bu kez dikkate alınır ve gelecek nesiller için çiftçimizin üretimde kalması adına gerekli çalışmalara vakit geçirilmeden başlanır.”
 
YASEMİN ÖZDEŞ
 


Kaynak: Biganın Sesi