Geçtiğimiz günlerde Troya antik kentinde gerçekleşen Troya festivali açılışında hayallerini, çalışmalarını ve hayatını adadığı Troya Ören yerinin ilk günden bu yana geldiği süreçlerde yaşanan dönüm noktaları ve hayallerine kavuşmak için yapılan çalışmaları aktaran Troya Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan; “Benim için 2800 yıldır Homeros'un dizelerinin hırçınladığı bu gökyüzünün altında sizlerle Kazı Başkanı olarak selamlamak bir onurdur.  Aslında bu akşam Biz kazı ekibi için sevinçli bir akşam. Çünkü pandemi sonrasında bir arada bulunmak ve 59 yıllık festivalin coşku ile kutlanması bizleri sevindiriyor.  Yine 2005 yılında rahmetli Kazı Başkanımız Osman Korfman'ın Çanakkale Fahri Hemşehrilik beratını aldıktan birkaç saat sonra vefat etmesini hatırladıkça birazcık da üzülüyoruz.  Ben yaklaşık 34 yıldır Troya'da çalışıyorum. 1988 yılında geldim” dedi.
Kazı ekibinin bir araya geldiği ilk günden bu yana Troya'da yaşanan ve birçok dönüm noktasına da değinen Aslan, “1988 yılında Troya Ören Yeri bir harabe harabesine dönüşmek üzereydi.  O zamanda Korfman, 50 yıllık bir aradan sonra Yeniköy'deki kaz çalışmalarını bitirip buraya gelmişti. Ekipte bulunan ben dahil hepimizin hayalleri vardı. O hayaller de 1988 yılından sonra aşama aşama gerçekleşti. Ben de ömrümü adadığım, kariyerimi yaptığım bu topraklarda gönülden projelerin içerisinde yer aldım. 1988 yılından sonra özellikle dönüm noktalarından bir tanesi 1996 yılında Örenyeri ve çevresinin Troya Milli Park olması oldu.  Bugün Anadolu'da belki en önemli konuma gelmiş, Homeros coğrafyasının en iyi konuma gelmiş yerlerden bir tanesi.  Burası için dönemin pek çok yetkililerinin katkıları oldu” diye konuştu.
Troya'nın Dünya Kültür Miras Listesine girmesi ve kültür mirası olarak kabul edilmesinin ardından, Troya'nın artık tüm dünyaya ait olduğunu bu da Troya için dönüm noktalarından biri olduğunu belirten Prof. Dr. Aslan, “1988 sonrasında yaşanan önemli bir diğer olay ise 1998 yılında Troya Dünya Kültür Mirası oldu. Yani burası sadece bizim değil herkesin, dünya kültür mirası olması aslında çok önemli bir olaydı.  Onun sonrasında bu etki ile beraber Kültür mirası olmasının 20. Yılını Troya Yılı ilan ederek çok büyük bir Turizm hareketine dönüştürdük. Burada 2000'li yıllarda Korfman'ın üçlü polisi vardı  özellikle Dünya Kültür Mirası olduktan sonra doğada, Kültürde  ve siyasette 'Barış' diye bir mottosu vardı. Özellikle 'Doğada Barış'tan kast ettiği Troya Milli Parkının içindeki ekolojik türlerinin canlanması.  'Siyasette Barış'ta ise savaşla anılan böyle bir yerin barış görüşmelerinde en azından sembolik olarak kullanılmasını istemişti. Ama asıl vurgulamak istediği  'Kültürde Barış'ta ise Troya Müzesi fikri.  Troya Müzesi Fikri de bizlerin 20 yıldır peşinden koştuğumuz fikirdi.  O dönem beraber çalıştığımız arkadaşlarımız Kültür ve Turizm Bakanlığının yetkilileri ile beraber Troya Müzesini de açtık ve 'Kültürde Barış' mottosunu da gerçekleştirdik. Hayalimizi gerçekleştirdiğimiz Troya Müzesi Açılıştan sonra pek çok ödül aldı. Ve bundan sonra da bu ödülleri alacak” dedi. 
Prof. Dr. Rüstem Aslan, “Osman Bey'in yaklaşımı şuydu ve ben de onu hissederek çalışmalarımıza devam ediyorum. Bu topraklar çok önemli ve bu topraklara bizim borcumuz var bunu ödemenin de buranın önem ve değerini arttırmak. Bizim peşinden koştuğumuz bütün projelerde Troya Milli Park, Troya Müzesi ve Şu an Troya Ören Yeri Türkiye'nin bir anlamda en iyi korunan, en iyi dolaşılabilen ören yerlerinden birine dönüştü.  Biz bu topraklara olan borcumuzu, buranın önem ve değerini arttıran projelerle ödemeye çalışıyoruz. Bu yetmez çünkü Troya daha iyisini hak ediyor. Kazı ekibimizin de isteği bu ve her gün bunu hissederek çalışıyoruz” dedi.


 


Kaynak: Haber Merkezi