Hesaplarımıza göre kuzular Ocak’ın ikinci haftası gelmeye başlayacak.


Hesaplarımıza göre kuzular Ocak’ın ikinci haftası gelmeye başlayacak.
31 Aralık günü, evde işlerimi halledip bahçeye çıktım o ne, bizim metal sepetin içinde tek bir kuzu! Hemmen seri bir şekilde düşünmeye ,aynı zamanda da bunları seslendirmeye başladım.

  • Aaaa bu kuzu nerden?
  • Yenimi doğdu?
  • 12 mi doğurdu?
  • E erken değil mi?
  • Nerden bu kuzu?
Kuzu doğumları böyle gereksiz coşku yaratıyor insanda. Kuzu sevmeyi özlemek diye bir şey var. Özlüyorsun gerçekten. Kuzunun üç hafta, yaklaşık bir aylık süresi çok tatlı oluyor. Bir ay sonra vücut olarak irileşiyor, o mini minicik hali kaybolmaya başlıyor. Ama iki buçuk aya kadar yine güzeller. Hele de arkadaşları varsa. Birlikte bir içeri bir dışarı koşuyorlar. Onları da izlemek çok keyifli. Parkta çok güzel bir oyun kurmuş çocuk grupları gibi duruyorlar. Dört aylıktan sonra artık beden olarak gayet irileşmiş , kendi otunu koparıp yiyebilir ve kendi hayatını yavaş yavaş yönlendirebilir oluyor ki öyle de tatlı oluyor. Ama nasıl tatlı!
                İlkokul Hayat Bilgisi kitabı bana şunu öğretti: “Hayvanların etinden, sütünden, yününden, yumurtasından , gücünden yararlanırız. “
Duygusal bir insanım ama yararcı yanım ağır basar. Tavuktan çıkan yumurtayı çok güzel yerim. Koyunun  , ineğin sütünü kullanırım. Bal yerim. Henüz yapmadım  ama yünlerini de kullanmayı öğreneceğim.Tüm bunları yaparken neden et yemeyeyim?
Sosyal medya paylaşımlarımızda bazı tanımadığımız insanlar sert bir şekilde, bazen arkadaşlarımız duygusal yanımızı kaşımak amacıyla esprili olarak sevdiğimiz kuzuları nasıl kestiğimizi soruyorlar. Öncelikle biz kesmiyoruz. Bazen kestiğimiz de oluyor. Ama konu öyle zihinde tasarlandığı gibi ‘ vahşet’ dürtüsü değil. Kesimin bir usulü var. İntikam almıyoruz, eti için bir işlem yapıyoruz. Etyemezler bunu anlayamaz. Etyerler de onları ikna edemez. Bu hissedilen bir şeydir. Biz kendi hayvanlarımızı yerken rahatsızlık duymuyoruz. Hatta doğumlar başlayıp da kuzular salınmaya geçince gözümüzle seçiyoruz bu yıl kendimize şunu şunu keseriz diye. He , bazı kuzuların annesi olmuyor ya da sütü yetmiyor , biz de kuzuları elde besliyoruz. Onları ne kesebiliyoruz ne de başkası kesse yiyebiliyoruz. 1,5 gibi mesela.
1,5 da kuzuydu. Annesi 15 numaraydı. Doğumdan sonra öldü. Ben de ona yarım kaldı diye  annesinin numarasını buçuklu olarak verdim ; 1,5 böylece bizim kuzumuz oldu. Elde baktığın kuzular seni anne biliyor. Görünce hemen yanına koşuyor. Acıkınca sana sesleniyor. Dolayısıyla ister istemez bir bağ kuruyorsun. Onları direkt kesemiyoruz.
Heves…Hele Heves. O bende yürek acısı. Onu değil kesmek, ki zaten kesilecek çağda da değildi, başka bir eylem bile düşünmedik. Gömdük.
Velhasıl, biz üreticiyiz. Üreticiyiz diye gaddarlık yapmıyoruz. Ama yoğun duygularla da bakmıyoruz konuya. Yılbaşında gelen yavruyu, hala içime sinen bir isim koyamadım, keser miyiz, kestirir miyiz, yer miyiz ,satar mıyız , yoksa bırakır mıyız sürüde yaşasın , bilinmez. Daha karar vermedik.
BAKTIĞIMIZ KUZULARI N’APIYORUZ?